BOĞAZDA BİR GÜZEL – AYA SOFYA
Bosna-Hersek`in önemli medya basın kuruluşlarından Dnevni Ayaz 25 Temmuz 2020 tarihli gazetesinde Arkeolog ve tarihçi Adnan Muftarević`in yazısına yer verdi. Sizler için çevirisini yaparak yayınlıyoruz...
Aja Sofija - ljepotica s Bosfora / Boğazda bir güzel – Aya Sofya
Son günlerde yazarlar, gazeteciler, filozoflar, İslam ilahiyatçıları, dini liderler ve diğer uzmanların Ayasofya’ya cami statüsü verilmesi hakkında tartıştığını farkettim. Bir arkeolog ve müze müdürü olarak benim de bu yapı ile ilgili bilgi vermem ve kamuoyunu olayların kronolojisi hakkında bilgilendirmem gerektiğini düşündüm. Çünkü görüyorum ki yazılan hiçbir metin gerçek resmi aktarmıyor, bu da sıradan vatandaşların bu ‘soruna’ subjektif olarak yaklaşmasını sağlıyor. Sırayla başlayalım.
--Cami Statüsüyle Bile Herkese Açık Kaldı… Arkeologların Araştırmalarına Göre, Ayasofya’nın Bulunduğu Yerde Daha Önce Artemis’in Tapınağı Vardı—
--10 Binden Fazla İşçi—
- Artemis’in Tapınağı – Arkeologların araştırmalarına göre, Ayasofya’nın bulunduğu yerde ilk önce Artemis’in Tapınağı vardı. Ayasofya’nın inşası sırasında, dünyanın yedi harikasından biri olan Antik dönemden kalma Efes’teki Artemis Tapınağı başta olmak üzere 104 Antik sütun kullanıldığı göz önüne alındığında bunun doğru olması olasılığı çok yüksek. Aynı tapınaktan mermer paneller getirildi ve yerleştirildi.
- Megale Ekklesia’yı (Büyük Kilise) 360 yılında İmparator Konstantin (337-361) inşa etti. Ahşap çatıyla kaplı ve bazilika temelli olan ilk yapı, İmparator Arkadyos’un (395-408) eşi İmparatoriçe Eudoxia ve İstanbul Patriği Joanne Chrysostomos arasındaki anlaşmazlıklar yüzünden 404 yılında çıkan isyanda yandı. (Bugün patriğin mozaik görüntüsü Ayasofya’nın kuzey duvarında görülebilir)
Bugün ilk kiliseye ait kalıntılar olmasa da, müze deposundaki Megale Ekklesia’nın damgasının bulunduğu tuğlaların bu yapıya ait olduğu düşünülüyor.
- Alla Ekklesia’yı (İkinci Kilise) 415 yılında II Theodosius (408-450) inşa etti. Bu yapının beş nefli, ahşap çatı ile örtülü ve anıtsal bir girişe sahip bazilikal planda olduğu bilinmektedir.
İmparator Justinianos döneminde (527-565) 13 Ocak 532 yılında ‘Nika İsyanı’nda’ yıkıldı.
- Ayia Sofia (Kutsal Bilgelik) – İmparator Justinianos 5 yıl içinde 537 yılında inşa etti. İnşasında 10 bin işçi çalıştı. Trallesli mimar Anthemios ve Miletli matematikçi İsidoros tarafından inşa edildi. İmparator Justinianos Ayasofya’nın muhteşem bir yapı olabilmesi için inşasında kullanılacak en güzel mimari parçaların bulunması için tüm bölgelere emir gönderdi.
Bu yapıda kullanılan sütun ve mermerler; Aspendos, Ephesos, Baalbek, Tarsus gibi Anadolu ve Suriye’deki antik şehir kalıntılarından getirilmiştir. Yapıdaki beyaz mermerler Marmara Adası’ndan, yeşil somakiler Eğriboz Adası’ndan, pembe mermerler Afyon’dan ve sarı mermerler Kuzey Afrika’dan getirilerek Ayasofya’da kullanılmıştır. Yapıda 40 tanesi alt galeride, 64 tanesi ise üst galeride olmak üzere toplam 104 adet sütun bulunmaktadır. Çoğunluğu Artemis’in Efes’teki Tapınağı’ndan, sekiz sütun ise Mısır’dan getirtildi.
- Sancta Sophia / Sancta Sapientia – Papa III İnnocentius 1202 yılında Avrupalı liderleri 4. Haçlı Seferi’ne çağırdı. Bu sefer Mısır’ın fethiydi. Haçlıların parası bittiği için ‘Ortodoks kardeşleri’ üzerinden de olsa, bir şekilde para bulmaları gerekiyordu. Ortodoks şehirlerinin yağmalanmasının ana itici gücü ve ideoloğu Venedik doçesi Enriko Dandolo’ydu.
Ordu önce Zadar’ı yağmaladı, daha sonra 1204 yılında fethettikleri Konstantinopolis’e girdi. Burada yerli halka ve Ortodoks nüfusuna karşı korkunç suçlar işledi ve Ayasofya’yı Katolik katedraline çevirdi. Haçlılar daha sonra Konstantinopolis’i fethetti ve orada 1261 yılına kadar süren Latin İmparatorluğu’nu kurdu.
--Büyük Dönüşüm—
- Hagia Sophia – Konstantinopolis’in düşüşüyle Bizant bölgesinde, Bizant İmparatorluğu’nun varisi üç devlet oluştu: İznik İmparatorluğu, Epir Despotluğu ve Trabzon İmparatorluğu. Cenova ile ittifak halinde, daha sonra yeni Paleologos Hanedanı’nı kuran İznik İmparatoru Mihaylo 1261 yılında Konstantinopolis’i fethetti. Ayasofya ise yeniden Ortodoks kilisesi oldu.
1402 yılında Konstantinopolis’e gelen İspanyol elçi Clavio Ayasofya’yı harap ve terkedilmiş halde buldu. Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nden edinilen bilgilere göre, Ali Neccar adındaki Osmanlı mimarı Bizant’ın isteği üzerine, Konstantinopolis’in fethinden birkaç yıl önce meydana gelen depremde zarar gören Ayasofya’nın kuzey tarafının onarımı için Edirne’den geldi.
- Ayasofya-i Kebir Camii Şerifi – Fatih Sultan Mehmed 29 Mayıs 1453 tarihinde Konstantinopolis’e girdi ve Ayasofya camiye dönüştü. Osmanlı yönetimi döneminde Ayasofya, büyük bir dönüşüme uğradı ve bugünkü görüntüsüne kavuştu. 1344 ve 1346 yıllarındaki depremlerin verdiği büyük zararlar yüzünden yıkılan kubbe ve kemerler onarıldı ve güçlendirildi. Fatih Sultan Mehmed’in başlattığı restorasyon çalışmalarını sonraki sultanlar da devam ettirdi. Meşhur Mimar Sinan Ayasofya’nın duvarlarını ve kubbesini Sultan II Selim zamanında (1566-1574) güçlendirdi.
Ayasofya’daki bazı çok önemli onarımları, Sultan Abdülmecid’in talimatıyla 1847 ve 1849 yılları arasında İsviçreli Fossati kardeşler yaptı. Onarım çalışmaları yaklaşık iki yıl sürdü. 800’den fazla erkek kubbe ve etrafındaki yarım kubbelerin güçlendirilmesinde çalıştı, mozaikleri temizledi, avizeleri değiştirdi ve mihrab ve minberi yeniledi. Dört sütuna büyük hat levhaları eklendi. Hat levhalarını dönemin meşhur hattatı Mustafa İzzet Efendi yaptı.
- Ayasofya Müzesi – Türkiye Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu’nun kararı ile Ayasofya Camii müzeye çevrildi ve 1 Şubat 1935 yılında müze olarak açıldı.
- Ayasofya Camii – Türkiye’deki en yüksek mahkeme olan Danıştay, 2020 yılında, hükümetin 1934 yılında verdiği ve Ayasofya’nın cami statüsünü kaybedip, müzeye dönüştürüldüğü kararın yasalara uygun olmadığı kanaatine vararak, söz konusu kararı iptal etti ve Ayasofya’ya cami statüsünü geri verdi.
--Büyük Skizma—
Ayasofya, Hıristiyan dünyasının bölünmesine kadar uzun süre Hıristiyan kilisesiydi. Bu bölünme Ayasofya için ilk ‘değişim’ anlamına geldi. Büyük Skizma 1054 yılında meydana geldi. Roma-Katolik ve Ortodoks kiliselerinin birbirinden ayrıldığı Hıristiyanlık tarihindeki en büyük ayrılığın ardından, Ayasofya ortodoks kilisesi oldu.
Kardinal Humbert, Ayasofya’nın sunağına Bulla apostolicayı koydu ve Patrik Mihail'i aforoz etti. Bu statüyü 1204 yılında 4. Haçlı Seferi’nde Konstantinopolis’in ilk düşüşüne kadar korudu. O zaman şehri Latin İmparatorluğu fethetti ve kilise Katolik kilisesine çevrildi. Ayasofya, Justinianos’un Ravenna’daki Aziz Vitale Kilisesi’nin aksine imparatorluk yapısıydı. Tüm topluluğun dua etmesi için değil, İmparator ve sarayı için inşa edildi. Ruhban sınıfı merkezi alanın bir yarısını, imparator ve ona eşlik eden kişiler ise diğer yarısını kaplıyordu. Ayasofya imperator yapısıydı ve imperator ile beraberindeki kişiler ayinleri Ayasofya’da dinliyordu. Bunun yanı sıra taç giyme töreni için de kullanılıyordu.
Ayasofya, tekrar cami statüsü kazandıktan sonra hangi dinden olurlarsa olsunlar yine tüm ziyaretçiler için açık olacak. İkonlar namaz sırasında lazerler ve perdelerle kapatılacak, namazın ardından tekrar açılacak. Yetkililer, giriş için para alınmayacağını ve Ayasofya’ya girmek için tek şartın ‘temiz çoraplar’ olacağını açıkladı.
--Fatih Sultan’ın Vakfiyesi—
Fatih Sultan Mehmed’in Ayasofya Vakfiyesi kapsamında inşa edilen yapılar:
- 1544 yılında Sultan Fatih Medrese inşa etti.
- 1739 yılında Sultan I Mahmud Kütüphane inşa etti.
- Biri 1640 ve 1648 yılları arasında Sultan İbrahim dönemin diğeri ise 18. Yüzyılın ortalarında toplamda iki sebil yaptı.
- 1740 yılında Sıbyan Mektebi (ilkokul) kuruldu.
- 1743 yılında Sultan I Mahmud Ayasofya’da ihtiyacı olanlara bedava yiyecek dağıtılan İmaret’i kurdu.
- 1853 yılında Ayasofya’nın bahçesinde astronomik saat tespiti yapılan Muvakkithane yapıldı.
- Sultan I Mustafa, Sultan İbrahim, Sultan III Mehmed, Sultan III Murat, Sultan II Selim türbeleri ve Prens Türbeleri (Sultan III Murat’ın çocukları, vebadan ölen dört erkek ve bir kız çocuğu) yapıldı.
Adnan Muftarević