Bazen tampon bölge, bazen köprü vazîfesinde Balkanlar
Dünya`nın en eski yerleşim yerlerinden biri, hiç kuşkusuz Balkan yarımadasıdır. Tarihinde birçok köklü medeniyet ve imparatorluğu barındıran yarımada, her döneminde sanat ve kültürel faaliyetlerin revaçta olduğu bir bölgedir.
Bu topraklarda fizik mermere, çelik cevhere, madde rûhun diline kavuştu tekrar ve tekrar.
Bunu söylemiş olmakla birlikte, geçmişten günümüze bu kültürler arasındaki mücadele kılıç kılıca, kalkan kalkana ve fikir fikre devam etmektedir. İşte bu nedenledir ki, Balkanlar kültür ve sanatın coğrafyası olduğu kadar, kan, gözyaşı ve savaşların da coğrafyası oldu!
Osmanlı İmparatorluğu içinse “Rumeli” olarak adlandırılan ve yüzyıllar boyu hâkim olunan bu topraklar, hem tampon, hem de köprü vazîfesi gördü.
Osmanlı’nın Balkanlara ilk gelişi, ikinci beyi olan Orhan Gazi zamanında oldu. Orhan Gazi’nin büyük oğlu Süleyman Paşa ve komutasındaki Ece Bey, Hacı İl Bey, Lala Şahin Paşa, Gazi Evrenos Bey, Gazi Fazıl Bey ve Malkoç Bey, Rumeli’de fetihler gerçekleştirler. Süleyman Paşa’nın genç yaşta vefâtının ardından görevi devralan, kardeşi Murad (Birinci, Hüdâvendigâr) oldu.
Genç Sultan’ın hayatı hep savaş meydanlarında, sınır boylarında geçti. Yeni kurulan ve gelişmekte olan devletin ayakta kalabilmesi için Anadolu’dan Rumeli’ye durup dinlenmeden savaştı. Türklere Balkanların kapısını açan Edirne’yi fethetti. Komutanlarından Lala Şahin Paşa, Bulgaristan’a girerek Filibe’yi; Evrenos Bey ise Serez’i aldı. Fethettikleri topraklara ise tampon bölge oluşturma amacıyla Anadolu’dan getirdikleri aileleri ve obaları yerleştirdiler.
Bu dönemde Edirne ve Filibe’nin fethi; Sırp, Hırvat, Macar, Boğdan, Çek, Arnavut ve Bosna Krallıklarının askerlerinden meydana gelen bir Haçlı ordusunun kurulmasına sebep oldu. Osmanlı’yı Balkanlardan atmak için kurulan ve 100 bin kişiden oluşan bu ordunun karşısına Sultan Murad Hüdâvendigâr, topladığı 40 bin kişilik bir ordu ile çıktı.
Kosova ovasında karşı karşıya gelen bu iki ordu arasında göze göz, dişe diş verilen savaş 8 saat sürdü. Osmanlı’nın kesin zaferiyle sonuçlanan bu savaşın ardından Sultan Murad Hüdâvendigâr şehit edildi.
Sultan Murad Hüdâvendigâr döneminden başlayarak bölge, hem tampon, hem de köprü vazîfesi gördü. Yine Sultan Murad Hüdâvendigâr, ilk kez 1365 yılında Dubrovnik (Raguse) Cumhuriyeti’ne yıllık 500 dukalık vergi ödenmesi karşılığında ilk kapitülasyonu verdi. Bu hamlenin amacı, sadece ticareti geliştirmek değil, aynı zamanda diğer devletlerle bir güç birliğinin önüne geçmekti.
Hüdâvendigâr ile başlayan fetihler ve imar faaliyetleri, ondan sonra gelen Yıldırım Bayezid Han, Çelebi Mehmed ve İkinci Murad döneminde de devam etti. Fakat bölgedeki ikinci büyük toprak kazanımı, Fatih Sultan Mehmed Han zamanında gerçekleşti.
Fatih Sultan Mehmed Han, tahta geçtiğinde seferlerinin büyük bir çoğunluğunu Balkanlara yapmıştır. Bu durumun nedenleri arasında İstanbul’un Fethi’nin ardından bölgedeki Hıristiyan devletlerin birleşerek Osmanlı’yı durdurmak için Haçlı ordusunu toplamaları yer almaktadır.
Fatih, 30 yıllık saltanatında Sırbistan’a üç, Mora’ya iki, Bosna’ya iki, Arnavutluk’a iki ve Otranto’ya bir sefer düzenlemiş ve fetihler gerçekleştirmiştir. Yine bu dönemde Venedikliler tazminat ödemeye mecbur kalmışlardır.
16’ncı yüzyılın başında tahta geçen Kanunî Sultan Süleyman da ilk seferlerini yine Balkanlara ve Avrupa’ya düzenlemiştir. Bunun başlıca nedeni, Kanunî Sultan Süleyman’a (Avrupalıların deyimiyle “Muhteşem Süleyman”) karşı Avrupa’nın birleşmiş olmasıydı. Bütün Avrupa ulusları; Kutsal Roma İmparatoru, İspanya Kralı, Habsburg Hollandası Lordu ve Burgonya Kontu olan Beşinci Karl’ın (Şarlken) liderliğinde bir araya gelmişti. Kanunî Sultan Süleyman hem Balkanlardaki yerini sağlamlaştırarak Avrupa’da ilerleyişine devam etmek, hem de çok güçlü durumda olan Haçlı ittifakını ortadan kaldırmak için seferler düzenledi.
Bu amaçla düzenlediği seferlerle 1521’de Belgrad ve 1522’de de Rodos adasını fethetti; 1526’da Mohaç Meydan Savaşı, 1529 yılında Birinci Viyana Kuşatması, 1537 yılında Korfu Seferi, 1538 yılında Boğdan Seferi, 1541 yılında Budin Kuşatması ve 1543 Estergon Kuşatmasını gerçekleştirdi. Bu uğurda yaptığı son sefer, 1566 yılındaki Zigetvar Kuşatması idi.
Kanunî, Zigetvar Kuşatmasının sonlanmasından bir gün önce, 71 yaşında, günümüz Macaristan topraklarında hayatını kaybetti.
Savaş zamanlarında komutanlar ve sancak beyleri olarak en ön safta mücadele eden beyler, barış zamanlarında, idaresi altındaki şehirlerde vakıflar kurarak imar faaliyetlerine giriştiler. Özellikle sınır şehirlerinde kurdukları ticaret merkezlerinde, Avrupa’nın diğer şehirlerinden gelen tüccarlara malların satışlarını gerçekleştirdiler.
Bu dönemde Osmanlı’nın Balkanlardaki en önemli ticaret merkezleri; Saraybosna, Üsküp, Prizren ve Selânik şehirleriydi. Bu şehirlerde hem Osmanlı topraklarında üretilenlerin, hem de özellikle 15 ve 16’ncı yüzyıllarda Baharat ve İpek yollarının büyük oranda hâkimiyetini sağladıkları için dünyanın dört bir yanından gelen malların satışları yapıldı. Bu sayede hem Osmanlı’nın hazînesi dolmuş, hem de bölge halkının refah seviyesi yükselmiştir.
Orta Asya’dan Avrupa’ya köprü vazîfesi gören Balkanlar, hem ekonomik, hem de kültürler arası etkileşimi sağlamıştır.
Balkanların Osmanlı İmparatorluğu’nun tampon bölgesi olmasının son örneğini Balkan Savaşlarında görmekteyiz.
Balkan Savaşları, bu topraklarda çıkarları olan Rusya ve diğer açgözlü Avrupa devletlerinin kışkırtmaları netîcesinde çıkmıştır. Bulgarlar, Sırplar, Yunanlar, Hırvatlar ve Karadağlılar, acımasızca Balkanlardaki Müslümanlara saldırmış ve bu yüzden büyük kayıplar verilmiştir. Savaşın nedeni hem toprak hırsı, hem din faktörü, hem de egemenlik isteğidir. Bu milletler, öncesinde de Osmanlı topraklarında çıkardıkları isyanlarla binlerce Müslümanın ölümüne ve daha fazlasının yurtlarından göç etmesine sebep olmuşlardır.
Osmanlı’nın en uzun yüzyılında Balkanlar coğrafyasında yaşayan Müslüman ahali saldırılara göğsünü siper etmiş ve bu milletlerin İstanbul’u geçip Anadolu’ya kadar ilerlemesini önlemişlerdir. Balkan coğrafyasının Anadolu için tampon görevinde olması sayesinde son Haçlı ittifakı da böylece durdurulmuştur.